Elektronik müziğin efsane DJ’i Armin Van Buuren uzun bir aradan sonra İstanbul’daki hayranlarıyla The ORB dünya turu kapsamında 20 Eylül Küçükçiftlik Park’ta bir araya gelecek. 80 bin kişiyi ağırladığı efsane konserlerinin ardından İstanbul’da bol duygulu, müzik dolu ve muhteşem atmosferli açık hava performansı sergileyecek. Peki Buuren’in sahne öncesi ritüelleri neler? Trance’in geldiği noktayı nasıl görüyor? Onun yaratıcılığını besleyen rutinler neler? Odatv’nin sorularını yanıtlayan Buuren bakın hepsi ve daha fazlası için ne anlattı…
Konser öncesi sahneye çıkmadan önce sadece size ait olan, kimsenin bilmediği küçük bir uğur ya da alışkanlığınız var mı?
Armin Van Buuren: “Evet, aslında sahneye çıkmadan önce yaptığım küçük ritüeller var. Bunlar çoğunlukla sessiz ve içsel bir hazırlık süreci. Çoğu zaman birkaç dakika boyunca kulaklıkla kendi müziğimi dinleyip, enerjimi odaklıyorum. Bazen gözlerimi kapatıp, seyirciyi hayal ederek setin akışını zihnimde prova ediyorum. Bu, sadece kendime ait bir an; dışarıdan bakıldığında küçük bir sessizlik gibi görünebilir ama benim için sahneyle bağlantı kurmanın ilk adımı”
DJ kabininden yüz binlerce insana baktığınızda, kalabalığı bir beden gibi yönetiyorsunuz. O anı bir kelimeyle tanımlamanız gerekse, hangi kelimeyi seçerdiniz?
Armin Van Buuren: “Birlik.” Kalabalıkla sahnede geçirdiğim anlar, adeta bir organizma gibi hareket ediyor. İnsanların ellerini kaldırışı, ritme verdiği tepki, dansları ve enerjisi beni aynı frekansta tutuyor. O an, DJ kabini sadece bir kontrol noktası değil; kolektif bir enerji alanının merkezine dönüşüyor. Herkesin nefesini, hareketini ve enerjisini birleştirdiği bir birlik duygusu”
Elektronik müziğin evrimine onlarca yıl boyunca tanıklık ettiniz. Sizce bugün trance’in geldiği noktada, sizi en çok heyecanlandıran yenilik nedir?
Armin Van Buuren: “Trance’in evrimi, her zaman heyecan verici oldu. Günümüzde beni en çok heyecanlandıran yenilik, teknolojinin ve dijital araçların yaratıcı süreci tamamen değiştirmesi. Yapay zekâ ile deneysel melodiler üretebilmek, sesleri manipüle etmek ve farklı alt türleri birleştirmek artık çok daha kolay. Ama asıl büyüleyici olan, insanların bu teknolojiyi müzikle duygusal bir bağ kurmak için kullanıyor olması. Trance hâlâ ruhunu koruyor ama aynı zamanda modern deneysel tekniklerle birleşiyor; bu beni çok heyecanlandırıyor”
Armin Van Buuren ismi sahnede bir ikon; ama özel hayatınızda, yaratıcılığınızı besleyen en kişisel rutinleriniz neler?
Armin Van Buuren: “Müziğe odaklanmamı sağlayan küçük ama etkili rutinlerim var. Sabahları sessizce meditasyon yapmak, piyano veya synth ile kısa denemeler yapmak ve günün ilk saatlerinde fikirleri kaydetmek bunlardan bazıları. Ayrıca ailemle vakit geçirmek, özellikle kızım Fenna ile anlar paylaşmak bana ilham veriyor. Yaratıcılık sadece stüdyoda değil, yaşamın içindeki küçük detaylardan da besleniyor.”
2025 ve sonrasında elektronik müzik endüstrisinin hangi yönde gelişeceğini görüyorsunuz?
Armin Van Buuren: “Endüstri, daha deneysel ve kapsayıcı bir yöne doğru ilerliyor. Sanatçılar artık sadece DJ olarak değil, prodüktör, görsel sanatçı ve topluluk lideri olarak kendilerini konumlandırıyor. Dijital platformlar ve yapay zekâ, müzik üretiminde ve dağıtımında devrim yaratacak. Aynı zamanda seyirci deneyimi, görsellik ve etkileşim odaklı sahneler daha da öne çıkacak. Bu, sadece müzik değil, tüm bir deneyim endüstrisinin dönüşümü anlamına geliyor.”
Türkiye’de sizi çok seven büyük bir kitle var. Burada sahne aldığınızda hissettiğiniz enerji, diğer ülkelerden nasıl ayrışıyor? Çok uzun zaman önce gelmiştiniz değil mi? En son ne zaman gelmiştiniz, o konser sahnesinde neler hissettiniz?
Armin Van Buuren: “Türkiye, her zaman benim için çok özel bir seyirciye sahip oldu. İstanbul’daki enerji farklı; insanlar müziğe tamamen kendilerini bırakıyor, sahneye duygusal bir bağ kuruyor. En son birkaç yıl önce geldiğimde, kalabalığın coşkusu ve tepkisi inanılmazdı. Sahnede her anın farkında oluyorsunuz; insanların ellerini kaldırması, dans etmeleri ve müziğe eşlik etmeleri performansımı doğrudan etkiliyor. Bu, Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıran şey; hem kültürel çeşitlilik hem de samimi enerji”
Sahneye çıkmadan önce aklınızdan geçen ilk düşünce ne olur?
Armin Van Buuren: “Genellikle tek düşündüğüm şey, sahnedeki enerjiyi doğru yönlendirmek. Müzik, insanlar ve an arasında bir köprü kurmak istiyorum. Bir sonraki parça ile nasıl bir duygu yaratabileceğimi, setin hangi bölümünde insanları nasıl etkileyeceğimi düşünüyorum. Bu, bir performansı sadece çalmak değil, yönetmek ve hissettirmek anlamına geliyor”
DJ kabininde analog ekipman mı yoksa dijital setup mı tercih ediyorsunuz? Vinyl set yapma planınız var mı?
Armin Van Buuren: “Günlük olarak CDJ ve mixer kullanıyorum; çünkü performans sırasında esnek ve güvenilir. Ancak geçmişte vinyl-only setler de yaptım ve klasik trance parçalarını çalarken vinyl kullanmak çok keyifli. Analog ekipman, sahneye farklı bir “dokunulabilir” his veriyor. İstanbul konserinde de bazı özel anlarda analog dokunuşlar kullanarak seyirciyi daha da içine çekmeyi planlıyorum”
Sahnedeki en unutulmaz anınız nedir?
Armin Van Buuren: “Her sahne benzersizdir, ama bazı anlar gerçekten hafızaya kazınıyor. Özellikle seyircinin müzikle tamamen senkronize olduğu anlar, ellerini kaldırdığı ve enerjiyi paylaştığı anlar benim için unutulmaz. Festival sahnesi ya da şehir konseri fark etmiyor; o kolektif enerji sahnedeki tüm zamanın ötesine geçiyor.”
İstanbul konseri sizin için sahne deneyimini nasıl farklılaştırıyor ve bu şehri özel kılan nedir?
Armin Van Buuren: “İstanbul, sahne deneyimimi her zaman farklılaştıran bir şehir. Şehrin tarihi ve kültürel dokusu, seyircinin coşkusu ve müziğe kendini bırakma şekli setin ritmini ve duygusal akışını doğrudan etkiliyor. THE ORB konsepti ile birleşen görsel ve işitsel öğeler, sahneyi sadece dinlenen bir performans değil, paylaşılan bir yolculuk hâline getiriyor. Seyircinin enerjisi, ellerini kaldırması ve dans etmesi performansımı canlı tutuyor ve sahneyle seyirci arasında güçlü bir bağ oluşturuyor. Bu, İstanbul konserini hem benim için hem de izleyiciler için unutulmaz kılan en önemli unsur. Bu önemli organizasyon için NTR TEAM’e teşekkür ediyorum.”